İklim Değişikliğinin Türkiye’ye Etkileri Nelerdir?

İklim Değişikliğinin Türkiye’ye etkileri denildiği zaman, çoğumuzun aklına beklenmeyen hava olayları geliyor. Tüm dünyada etkisini göstermeye başlayan iklim krizi maalesef ülkemizi de etkilemeye başladı. Türkiye’de son yıllarda artan şiddetli hava olayları, taşkınlar, seller hepimizin farkında olduğu bir durum. Bunun nedenleri arasında yanlış arazi kullanımı, plansız şehirleşme, ormanların yok edilmesi ve doğal akarsu akış kanallarının ortadan kaldırılması da yer alıyor. Doğrudan ve dolaylı insan etkileri iklim değişikliğinin etkilerini şiddetlendiriyor.

İklim krizi ilerleyen yıllarda etkisini artarak göstermeye devam edecek. Peki iklim krizi Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Bu yazımızda iklim değişikliğinin Türkiye’ye etkilerini ele alıyoruz.

İklim Değişikliğinin Etkileri Ne Olacak?

İklim değişikliği 21. yüzyılın kuşkusuz en büyük sorunu. Doğaya ve canlı türlerine verdiği zarar dışında insan hayatını ve hatta insan neslini de tehdit ediyor. Uluslararası platformların, devletlerin ve kurumların giderek daha fazla iklim krizinden bahsetmesinin ve ‘sürdürülebilirlik’ kelimesinin günlük hayatta dilimize girmesinin sebebi de bu. Bazı ülkeler su altında kalırken bazı ülkeler kuraklıkla savaşmaya başladı bile. İklim krizi, geleceğin sorunu olmaktan çıktı. Bugünün, hepimizin sorunu.

Araştırmalar önümüzdeki 50 yılda aşırı sıcaklık artışlarının yaşanacağını gösteriyor. Türkiye’de şimdiden hissedilmeye başlanan bu sıcaklık artışı etkisini ve zararlarını artırmaya devam edecek. Peki bu ne anlama geliyor?

İklim Değişikliği Türkiye’ye Nasıl Etki Edecek?

Yukarıda da anlattığımız gibi, iklim değişikliğinin sebepleri doğal ve insani olarak ikiye ayrılıyor. İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin ana sebebi modern yaşamımızın fosil yakıtlara dayalı olması. Ulaşım, elektrik üretimi ve sanayi üretimleri için fosil yakıtların yakılması sera gazı salınımına sebep oluyor. Bu gazlar atmosfere birikerek dünyamızı ısıtıyor. Ormansızlaşma gibi diğer insan faaliyetleri ise bu duruma katkıda bulunuyor.

Bilim insanları 2030 yılına yaklaşırken sıcaklıkların dramatik bir şekilde artacağını söylüyor. Akdeniz havzası ise iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerden birisi olacak. Akdeniz ülkeleri aşırı sıcaklığa bağlı kuraklık yaşayacak. Araştırmalarda, 20 yıl içerisinde sıcaklıkların 2 derece artacağı öngörülüyor., 2 derece küçük bir rakam gibi gözükse de tüm bölge ve özellikle de Türkiye için ciddi etkileri olacak.

Türkiye’nin küresel ısınmaya bağlı olarak yaşanan iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerden birisi olduğunu bilim insanları kanıtladı. Bunun nedeni Türkiye’nin çok çeşitli coğrafi ve bölgesel koşullarının iklim krizinden farklı şekilde etkilenmesi. Peki bu farklı etkiler ne olacak?

Güney Doğu ve İç Anadolu gibi, kurak ve yarı kurak bölgelerimiz çölleşme ve kuraklık ile boğuşurken, Karadeniz bölgesinde yağışlar ve dolayısıyla sel felaketleri (ve erozyon) artacak. Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri kuruyan havzalar sebebiyle susuzluk ile karşı karşıya kalacak. Hassas ekosistemlerin değişmesinin salgın hastalıkların ve pandemilerin artışına sebep olacağı da öngörülüyor.

Öncelikle ‘iklim krizi’ derken sadece daha sıcak yazlardan ve zorlaşan şehir hayatından bahsetmediğimizi anlatmamız gerekiyor. İklim değişikliğinin etkilerini tarım, endüstri, turizm ve ekonomide de göreceğiz. Araştırmalar, 2030’lu yılların sonlarına doğru hızlı bir sıcaklık artışı olacağını gösteriyor. Küresel ısınma aynı hızda devam ederse, Türkiye’nin batısında yaz ayları 5-6 derece daha sıcak geçecek. WWF’in yayımladığı araştırmada, Orta ve Doğu Anadolu ile Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sıcaklıkların 3 ila 4 derece yükseleceğini öngörüyor. Güneyde yağışlar azalacak ve kuraklık artacak. Karadeniz’de ise yağışlar artacak ve sel felaketleri sıklaşacak. Sıcaklık değişimi ile birlikte toprak yapısı da değişecek. Bu durum tarımsal veri kaybına yol açacak. Ekosistemlerin bozulması ve canlı türlerinin kaybolması da beklenen etkiler arasında. Biyolojik çeşitliliğin azalması sadece canlı türlerini değil, tüm ekosistemleri etkileyecek. Dahası, şimdiden kuraklaşmaya başlayan havzaların çölleşeceği öngörülüyor. Ülkemizin su kaynaklarında ciddi derecede azalma bekleniyor.

Peki yaşanan bu iklim değişikliğinin nedeni ne?

İklim Değişikliğinin Nedenleri

Dünyamızın tarihinde iklimde büyük değişiklikler yaşandı. İnsanlık tarihinin başladığı dönemden günümüze kadar olan süreçte, yeryüzünün buzullarla kaplandığı dönemler gerçekleşti. Buzul çağı olarak adlandırılan bu dönemler, doğal etkenlerle ilişkili değişimlere bağlı olarak gerçekleşti. Ancak 19. yüzyılın ortalarından itibaren hızlanan iklim değişikliğinin ana sebebinin insan etkileri olduğunu kesinlikle biliyoruz.

Sanayi devrimi ile artan üretim ve fosil yakıt kullanımı bahsettiğimiz ‘insan etkisinin’ ana sebebi. Sera gazı emisyonlarının artması ile iklim değişikliği doğru orantılı. 1700’lerde başlayan sanayi devrimi ile karbondioksit, metan, ozon gibi gazların atmosfere salımı ve atık üretimi arttı. Bugün tüm iklim bilimciler, dünyadaki doğal dengenin bozulmasının sebebinin insan kaynaklı olduğu konusunda hemfikir.

İklim Değişikliğinin Uzun Tarihi

Bugün iklim değişikliği dediğimizde insan kaynaklı bir iklim değişikliğinden bahsettiğimizi yukarıda belirttik. Günümüzde yaşadığımız iklim değişikliğinin sebebi ise; sanayi devrimi ile birlikte fosil yakıt kullanımının ve dolayısıyla sera gazı emisyonlarının artmasından kaynaklanıyor. Sera gazlarının dünyamızı çevrelemesi ve ısıtmasına küresel ısınma diyoruz. ‘İklim krizi’ olarak da adlandırdığımız bu değişim hem dünyadaki biyolojik çeşitliliği hem de insanları derinden etkiliyor.

Ancak ‘iklim değişikliği’ sadece bugün yaşananlara verilen bir isim değil. Dünyamız yaklaşık 4.5 milyar yıl yaşında. Bu süreç içinde belirli dönemlerde iklimde büyük değişiklikler yaşandığını biliyoruz. Bu değişikliklerin nedenleri doğal dengenin çeşitli nedenlerle bozulmasına bağlı. Bu büyük iklim değişikliklerinin, iklim sistemini oluşturan güneş, atmosfer ve yerküre arasındaki ilişkilerin değişmesiyle oluştuğunu biliyoruz.

Örneğin, 20.000 yıl önce kuzey yarım küreyi etkileyen soğuklar Avrupa kıtasının tamamen buzullarla kaplanmasına sebep oldu. Deniz seviyesinin alçalması Sibirya ve Alaska’nın birleşmesine ve Asya kıtasından Amerika kıtasına insan göçüne neden verdi. Başka bir örnek olarak 6000 – 6500 yıl önce “Orta Holosen Maksimumu” adı verilen dönemde gerçekleşen sıcaklık artışı ile birlikte gelişen iklim değişiklikleri. Bir başka ve daha ‘yakın’ bir örnek ise 1550’li yılların ortalarından itibaren yaşanan ve 300 yıl süren ‘Küçük Buzul Çağı’’ olabilir.

Bu yüzden ‘iklim değişikliği’ tanımını yaparken Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Paneli : “Karşılaştırılabilir bir zaman periyodunda gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkinliklerinin sonucu, iklimde bir değişiklik” şeklinde bir tanım kullanıyor. (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Paneli IPCC).

Peki, eğer dünyanın 4.5 milyar yıllık tarihinde iklim değişiklikleri baş gösterdiyse, bugün yaşadığımız iklim değişikliğinin doğal ve olağan döngünün bir parçası olduğunu söyleyebilir miyiz?

Hayır. Bugün yaşanan küresel ısınmanın sebeplerinin insan kaynaklı olduğu bilim insanları tarafından defalarca kanıtlandı. Dahası, bugün yaşanan küresel ısınma ve iklim krizini reddetmek için bu yanlış argüman sıkça kullanılıyor. Bu yüzden yazımızda ‘iklim değişikliğinin uzun tarihine’ yer verdik. Dünyamızın uzun tarihine ve bu 4.5 milyar yılda yaşanan değişimlere bakarak, bugün yaşanan iklim değişikliğinin ‘doğal’ olduğunu iddia etmek yanlış.

Özetlemek gerekirse, evet, dünyanın uzun tarihine baktığımızda büyük iklim değişiklikleri karşımıza çıkıyor. Ancak bugün yaşanan küresel ısınma, fosil yakıt kullanımı sebebiyle artan sera gazı emisyonlarından, doğal çevrenin tahribinden ve ozon tabakasındaki incelmeden kaynaklanıyor. Eğer gerekli önlemler alınmazsa, iklimdeki bu bozulmanın artarak devam edeceği bir gerçek.

Kısaca İklim Değişikliğinin Etkileri ve Türkiye

Yaşanacak değişiklikleri şöyle özetlemek mümkün:

1. Biyolojik çeşitlikte azalma ve istenmeyen türlerde ve böcek istilasında artış.
2. Orman yangınlarında artış.
3. Yağış miktarında azalma ile birlikte ortaya çıkacak susuzluk ve kuraklık.
4. Tarım alanlarının azalması ve tarım verimliğinin düşmesiyle birlikte artacak gıda krizi.
5. Sıcaklığın artması ile birlikte yaşanacak çölleşme.

Bu durum sadece doğayı etkilemeyecek. Tarım, turizm, ekonomi ve daha birçok sektörde düşüş ve devlet üzerindeki ekonomik baskının artması anlamına gelecek. Dahası, iklim krizi etkilerini artırdıkça, Türkiye’nin güney ve güneydoğu komşularından ülkemize göç yaşanacağı tahmin ediliyor. Bu popülasyon artışının Türkiye’nin kaynaklarını daha da zor durumda bırakacağını öngörmek mümkün. İklim krizi aynı zamanda sosyal huzursuzluk, aşırı kalabalık ve zaten şehirlere yığılan popülasyonların hızlı artışı anlamına geliyor. Suya erişimdeki adaletsizlik de bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Ne Yapmalıyız?

Dünya 4.5 milyar yıllık tarihinde büyük değişimlere sahne oldu, ve iklimde büyük değişiklikler yaşandı. Ancak sanayi devrimi sonrasında insanların çeşitli etkinliklerinin iklimi doğrudan etkilemeye başladı. Tüm bilim insanlarının hemfikir olduğu nokta, bugün yaşadığımız küresel ısınmanın insan kaynaklı olduğu. Bu ısınmanın ana kaynağı ise atmosferdeki sera gazı emisyonlarının artışı. ‘İklim krizi’ terimi ise, yaşanan bu insan kaynaklı küresel ısınmanın oluşturmaya başladığı ve şiddetle artacak sosyo-ekonomik ve çevresel etkilerini anlatmak için kullanılıyor.

Türkiye, yaşanan küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkelerden birisi olacak. İklim krizinin etkilerini şimdiden öngörebiliyoruz.

Peki yukarıda sıraladığımız korkunç etkiler önlenebilir mi? Evet. Normal yaşantımızı etkilemeye başlayan ve Türkiye’yi giderek daha fazla tehdit altına alan iklim değişikliği konusunda yapılacak çok şey var. Bunlardan en önemlisi ise fosil yakıt kullanımını azaltmak. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı artarsa küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin önüne geçmemiz mümkün

Enerjisa Olarak Ne Yapıyoruz?

Enerjisa olarak üzerimize düşen görevi yapıyoruz. Türkiye’nin önde gelen elektrik dağıtım, perakende satış, müşteri çözümleri ve e-mobilite şirketi olarak ortak geleceğimizin inşası ilk önceliğimiz. Sektörümüzün rol modeli olmak ve yeşil enerjide öncü olmak en büyük önceliğimiz. Bu yüzden kurulu gücümüzün %56’sı yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşuyor. 12 hidroelektrik santrali, 5 rüzgâr enerji santrali ve 2 güneş enerji santralimiz ile Türkiye için ve gelecek nesiller için durmadan çalışıyoruz. Tüm yatırım ve stratejik önceliklerimizi sürdürülebilirlik çerçevesinde belirliyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmaya devam ediyoruz. Enerjisa İşimin Enerjisi hizmetlerimiz ile kurumların sürdürülebilirlik dönüşümünü gerçekleştiriyoruz. Ayvalık Küçükköy’de başlattığımız SENTRUM projesi ile geleceğin sürdürülebilir turizm pratiklerini bugünden yaratıyoruz. 

SENTRUM hakkında daha fazla bilgi almak ve Yeşil Destinasyon Küçükköy raporunu incelemek için tıklayın.

Zaman harekete geçme, umutsuzluğa kapılmadan dünyaya olan etkilerimizi yeniden düşünme zamanı. Enerjisa olarak bugünden başlayarak yarınlarımızı şekillendirmeye devam edeceğiz.



Daha fazla bilgi almak için raporlarımıza göz atabilirsiniz!

Raporlar

Sürdürülebilir turizm ve Sentrum projesi hakkında son bilgileri öğrenmek için sen de e-posta adresinle kayıt ol, sana bilgiler ve öneriler gönderelim.

E-Bülten’e Kayıt Ol