İklim Krizi ve Bireylerin Rolü
E-Bülten Üyeliği
Sürdürülebilir turizm ve Sentrum projesi hakkında son bilgileri öğrenmek için sen de e-posta adresinle kayıt ol, sana bilgiler ve öneriler gönderelim.İklim Krizi ve Bireylerin Rolü
İklim krizi artık sadece bilim insanlarının geleceğe yönelik bir uyarısı değil, iklim krizi kapımızda. Orman yangıları, değişen iklim normalleri, susuzluk ve kuraklık…
Hepimiz endişeliyiz.
İklim Haber ve KONDA Araştırma, Türkiye kamuoyunun iklim değişikliği algısını ölçmek için 2018’den beri her sene kapsamlı bir araştırma gerçekleştiriyor. ‘‘Türkiye’nin İklim Değişikliği Algısı ve Enerji Tercihleri 2022” adlı raporun en çarpıcı bulgularından biri ise Türkiye toplumunun %83’ünün iklim değişikliği konu¬sunda endişeli olduğu. Bu, 2018’deki ilk araştırmadan yana en yüksek oran.
Dahası, katılımcıların %78’i iklim değişikliğinin insan faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıktığını söylüyor ve Türkiye toplumunun sadece %2’si ‘ik¬lim değişikliği diye bir şey olmadığı-nı’ düşünüyor.
Bu rakamlarda umut var. Neden mi?
Örnek vermek gerekirse, Amerikalıların 1/3’ü iklim değişikliğinin insan faaliyetleri sonucunda gerçekleştiğini reddediyor. Bu durum da, doğal olarak, iklim krizine karşı alınması gereken önlemlerin hızını ve etkisini yavaşlatıyor. Türkiye toplumunun ezici çoğunluğunun ‘endişeli’ hissetmesi ise, iklim krizine karşı alınacak önlemlerin önünün açık olduğunun sinyalini veriyor.
Peki gelelim en çarpıcı soruya:
İklim krizi bireysel çabalar ile çözülebilir mi? Sorumluluk kimde?
Yazımızda işte bu kritik konuyu ele alıyoruz.
Küresel İklim Krizinin Konuşulmayan Gerçeği
Dünya çapında 41 milyon insan iklim değişikliği nedeniyle kıtlığın eşiğinde . Bu sayı, önümüzdeki yıllar içerisinde artacak. Değişen iklim koşulları ve artan aşırı hava olayları ise Hindistan’dan Afrika’ya kadar birçok insanın ‘iklim mültecisi’ olmasına sebebiyet verecek. Türkiye ve bulunduğu Akdeniz havzası ise dünyada iklim krizinden en çok etkilenecek yerlerden biri.
Bu tablo size karanlık geliyor olabilir. Ancak, bir yandan da olumlu gelişmeler var! Artan farkındalık, yeşil enerjiye artan yatırım ve bilim insanlarının iklim krizini önlemek için artan çalışmaları… Greta Thunberg’in iklim protestosundan ve Z kuşağının artan farkındalığından ise hepimizin haberi var. Dahası, küresel ve yerel liderler harekete geçeceklerine dair taaddütlerini her geçen gün yineliyorlar.
Bireysel farkındalık ise dünya çapında artıyor. Daha az et tüketmek, toplu taşıma tercih etmek, ev ve iş yerlerinin yalıtımını gerçekleştirerek enerji verimliliği uygulamalarını hayata geçirmek… Tüm bunlar olumlu, gerekli ve önemli gelişmeler.
Ancak, yeteri kadar dillendirilmeyen bir gerçeği konuşmamız gerek. Dünya çapında karbon emisyonlarının üçte ikisinden fosil yakıt şirketleri sorumlu. 2020 Karbon Büyükleri Raporu, bu gerçeği gözler önünde seriyor.
İklim Krizi ve ‘Bireyselleştirilme’ Problemi Üzerine
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, küresel karbon emisyonlarının üçte ikisinin sorumlusu fosil yakıt şirketleri. Buna rağmen, ‘iklim krizine karşı alınması gereken önlemler’ konuşulduğunda büyük ölçüde ‘bireysel’ çözümler dillendiriliyor. 2021’in Ekim ayında düzenlenen COP26 konferansında liderler, bireysel sorumluluk hakkındaki aynı konuşmaları tekrar dile getirerek, halkların tüketim kalıplarını değiştirmesi konusunda ısrar etti.
Peki sorun ne? İklim krizini önlemek için hepimizin hayata geçirebileceği alışkanlıklar ve değişiklikler yok mu?
Tabii ki var! Ancak, ışıkları kapatmayı veya daha az otomobil kullanmayı önermek, iklim krizinin küresel ciddiyetini hafifletiyor ve odağı, anlamlı bir değişiklik yapma konusunda en büyük kapasiteye ve sorumluluğa sahip olanlardan uzaklaştırıyor.
The Guardian köşe yazarı George Monbiot, ‘bireysel sorumluluk’ anlatısının, fosil yakıt endüstrisinin bir PR çalışması olarak değerlendiriyor. Monbiot’un bu söylemi ilk bakışta çok sert gelse de, "karbon ayak izi " kavramını ilk ortaya atanın bir fosil yakıt şirketi olduğunu öğrendiğinizde durum değişebiliyor.
Stratejik Bir Doğa: Halkla İlişkiler ve Çevrecilik Politikası kitabının yazarı Melissa Aronczyk, bunu "[iklim krizinin] ölçeğini ve kapsamını yanlış teşhis etmek ve yanlış anlamak" olarak tanımlıyor. Aronczyk’e göre sorumluluğun bu şekilde bireyselleştirilmesi, fosil yakıt şirketlerinin, devletlerin ve yerel yönetimlerin iklim krizindeki rollerini küçümsemelerine olanak tanıyor.
Kısacası, net sıfıra ulaşmak için ihtiyacımız olan tek şey evimizde birkaç kilovatlık enerji tasarrufu yapmak, yurt dışı tatilini atlamak değil… bu şekilde 2050 yılına kadar mucizevi bir şekilde net sıfır emisyon hedefine ulaşamayız. Dolayısıyla ‘kişisel sorumluluk’ konusu, devletlerin ve şirketlerin gerekli iklim eylemlerini geciktirme riski taşıyor.
İklim Krizinin Sorumlusu Kim?
Koronavirüs pandemisinin zirvesinde, günlük küresel CO2 emisyonları 2019 seviyelerine kıyasla %17 düştü . Düşüş kesinlikle büyük! Ancak bu düşüşün daha da fazla olmaması, bireysel yaşam tarzı değişikliklerinin küresel emisyonların toplamındaki rolüne dair bir fikir veriyor….
Kısacası, insanların çok fazla et yediği, çok fazla uçağa bindiği veya araba kullandığı doğru olabilir. Ancak net sıfır emisyona ulaşmak için ekonomimizde ve altyapımızda temel değişiklikler yapmamız şart.
Bu temel değişiklikler ise hükümetler ve büyük şirketlerin iş birliği ile gerçekleşmek zorunda. Kolektif hareket etmedikçe iklim krizinin önünü alamayacağımız su götürmez bir gerçek.
Politikaların, özellikle ulaşım ve ısıtma konularındaki yönetmeliklerin aktif olarak değişmesi gerekiyor. Örneğin, fosil yakıtlara yönelik sübvansiyonların kaldırılması ve karbon vergisinin uygulanması…. Tüm bunlar iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik güçlü ilk adımlar. İklim değişikliğine karşı etkili bir şekilde harekete geçmek için yeşil enerji yatırımlarının hızla artması gerekiyor. Büyük ölçekli çözümlere yönelik örgütlenmeye de daha fazla odaklanmak gerekiyor.
Dahası, ‘sorumlu kim?’ diye sorduğumuzda, konuya başka bir bakış açısı da getirmek mümkün. Leeds Üniversitesi'nin yakın zamanda yaptığı uluslararası bir araştırma, 86 ülkede şunu hesapladı: İnsanların en zengin yüzde 10'u en yoksul yüzde 10'dan yaklaşık 20 kat daha fazla enerji tüketiyor. Araştırmaya göre, zengin insanların artan tüketiminin büyük bir kısmı ulaşımdan kaynaklanıyor: özel jetler, yatlar vb.
Bireylerin Gerçek Gücü
İklim değişikliğiyle mücadele söz konusu olduğunda bireylerin ve tüketicilerin ellerinde kayda değer bir güç var. Örneğin perakende sektöründe de müşterilerin daha etik kaynaklara sahip ve iklim açısından olumlu ürünler istemesi sonucunda "sürdürülebilir" terimi, kaliteli giyim markaları için bir referans noktası haline geldi.
Davranış değişikliği aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelede de önemli olacak. Eğer milyonlarca insanı benzinli arabalardan elektrikli araçlara ve milyonlarca insanı da gazlı ısıtmadan elektrikli ısı pompalarına taşıyacaksak insanların hayatlarında değişiklikler yapması gerekecek. Bu yüzden de bireysel sorumluluğun, artan toplum farkındalığının önemli bir yeri var.
Ancak, sıklıkla öne sürülen bireysel tüketim alışkanlıklarını değiştirme çözümünün yeterli olmadığını yukarıda açıkladık. Etik olarak evet, et tüketimini azaltmak ve toplu taşımayı daha sık kullanmak değerli. Ancak bunlar tek başına büyük şemada bir fark yaratamıyor.
Bireysel eylemleriniz takdire şayan olsa da, özellikle de devletleri, hükümetleri, yerel yönetimleri ve şirketleri hesap vermeye çağırmak çok değerli. Bireyler olarak en büyük ‘çözüm’ yolumuz ise karar vericilerin üzerinde kurabileceğimiz baskı. Bunun başarılı olmasının yolu ise kolektif hareket etmek!
İklim krizinin gerçek çözümü, sistematik değişiklikleri hayata geçirmekten geçiyor. Bu da ulusal yönetmelikleri değiştirmek, yeşil enerjiye geçişi sürdürülebilir kılacak politikaları uygulamak, yeşil yatırım ve yerel dönüşüm ile mümkün.
Enerjisa Olarak Ne Yapıyoruz?
Enerjisa olarak, Türkiye’nin önde gelen elektrik dağıtım, perakende satış, müşteri çözümleri ve e-mobilite şirketiyiz. Ortak geleceğimizin inşasını sorumluluğumuz olarak biliyoruz.
Sektörümüzün rol modeli olmak ve yeşil enerjide öncü olmak en büyük önceliğimiz. Bu yüzden kurulu gücümüzün %56’sı yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşuyor. 12 hidroelektrik santrali, 5 rüzgâr enerji santrali ve 2 güneş enerji santralimiz ile Türkiye için ve gelecek nesiller için durmadan çalışıyoruz.
Tüm yatırım ve stratejik önceliklerimizi sürdürülebilirlik çerçevesinde belirliyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmaya devam ediyoruz. Enerjisa İşimin Enerjisi hizmetlerimiz ile kurumların sürdürülebilirlik dönüşümünü gerçekleştiriyoruz. Ayvalık Küçükköy’de başlattığımız SENTRUM projesi ile geleceğin sürdürülebilir turizm pratiklerini bugünden yaratıyoruz. SENTRUM hakkında daha fazla bilgi almak ve Yeşil Destinasyon Küçükköy raporunu incelemek için tıklayın.
Zaman harekete geçme, umutsuzluğa kapılmadan dünyaya olan etkilerimizi yeniden düşünme zamanı. Enerjisa olarak bugünden başlayarak yarınlarımızı şekillendirmeye devam edeceğiz.