• SENTRUM Hakkında
    • Proje Ortaklarımız
  • Yeşil ve Sürdürülebilir Turizm Nedir?
  • Yeşil Destinasyonlar
  • Yeşil Fikirler
  • Medya Merkezi
    • Haberler & Duyurular
    • Basın İletişimi
    • Etkinlikler | Galeri
    • Kurumsal Galeri
  • Blog | Köşe Yazıları
    • Blog
    • Köşe Yazıları
  • Küresel Sürdürülebilir Turizm Programı
  • Ödüller
  • Raporlar
  • E-Bülten
E-Bülten
  • EN
    • Türkçe
    • English
  • Anasayfa
  • Blog
  • Eko-Anksiyete: İklim Krizinin Psikolojik Etkileri

Eko-Anksiyete: İklim Krizinin Psikolojik Etkileri

Eko-Anksiyete: İklim Krizinin Psikolojik Etkileri

​İklim krizi artık sadece bilim insanlarının veya çevrecilerin konuştuğu bir konu değil. Dünya genelinde milyonlarca insan, her geçen gün daha fazla çevresel felakete tanıklık ediyor. Orman yangınları, aşırı sıcaklıklar, kuraklık ve seller… Çoğu kişi için bu olaylar sadece haberlerde duydukları trajedilerden ibaret değil, doğrudan hayatlarına dokunan gerçekler.

​Bu değişimler, giderek daha fazla insanın ruh sağlığını etkiliyor. Birçok kişi, gezegenin geleceği hakkında derin bir endişe duyuyor. İşte bu duyguların bir adı var: Eko-anksiyete.


​Amerikan Psikoloji Derneği, eko-anksiyeteyi iklim değişikliğinin neden olduğu kronik korku olarak tanımlıyor. Yani bu, sıradan bir çevre kaygısından çok daha ötesi. Günlük yaşamı etkileyen, sürekli bir endişe hali. Bazıları için bu duygu, harekete geçmek için bir motivasyon kaynağı olurken, bazıları için ise umutsuzluk, çaresizlik ve tükenmişlik hissine neden oluyor. Peki, neden giderek daha fazla insan bu kaygıyı yaşıyor ve bununla başa çıkmak mümkün mü? Gelin beraber inceleyelim.

Eko-Anksiyete Neden Artıyor?

​Eskiden iklim değişikliği, uzak bir gelecek problemi gibi ele alınıyordu. Ancak bugün, etkilerini doğrudan hissediyoruz. Aşırı sıcaklık dalgaları, orman yangınları, kuraklık ve deniz seviyelerinin yükselmesi artık olağan hale geldi. İnsanlar, yaşadıkları bölgelerin hızla değiştiğini görüyor ve bu da güvensizlik hissini artırıyor.

​Medyanın etkisi de göz ardı edilemez. Haber akışı hiç durmuyor. Sosyal medyada da sürekli olarak iklim krizine dair yeni felaket senaryoları paylaşılıyor. Bu, farkındalık yaratma açısından önemli olsa da, sürekli kriz haberlerine maruz kalmak kaygıyı artırabiliyor. İnsanlar, bireysel olarak yapabileceklerinin yetersiz olduğunu düşündüğünde çaresizlik hissine kapılabiliyor. Bu duygu, eko-anksiyeteyi daha da yoğunlaştırıyor.


​Bir diğer önemli faktör, bireysel çabaların yetersizliği hissi. Plastik tüketimini azaltıyor, sürdürülebilir seçimler yapıyor, geri dönüşüme dikkat ediyorsunuz. Ama aynı zamanda hükümetlerin ve büyük şirketlerin hâlâ fosil yakıtlara yatırım yaptığını görüyorsunuz. İşte bu noktada, kişisel çabaların bir anlamı olup olmadığı sorgulanmaya başlanıyor. Bu his, eko-anksiyeteyi daha da derinleştiriyor.


​‘‘İklim Krizi ve Bireylerin Rolü’’ adlı yazımızı okumak için tıklayın!

Eko-Anksiyete Kimleri Daha Çok Etkiliyor?

​Eko-anksiyete, herkesin yaşadığı bir duygu değil. Ancak bazı gruplar, bu kaygıyı daha yoğun hissediyor:

​• Gençler: Genç nesiller, geleceklerinin tehdit altında olduğunu düşünüyor. İklim değişikliğine karşı en yüksek sesle konuşan gruplardan biri olmaları tesadüf değil.


• Çevre aktivistleri: Sürekli mücadele içinde olmak tükenmişlik hissine neden olabiliyor. "Yeterince mücadele ediyor muyum?" sorusu, aktivistlerde sıkça görülüyor.


• İklim krizinden doğrudan etkilenen topluluklar: Adalarda yaşayanlar, tarımla uğraşan çiftçiler ve kuraklık riskiyle karşı karşıya olan toplumlar, değişimleri ilk elden deneyimliyor.

Gençler ve Artan Eko-Anksiyete

​Özellikle gençler arasında eko-anksiyete daha yaygın. İklim değişikliği yüzünden çocuk sahibi olup olmama konusunda tereddüt eden insanların sayısı giderek artıyor. "Gelecekte yaşanabilir bir dünya kalacak mı?" sorusu, bugünün gençleri için oldukça gerçek bir endişe. Yapılan araştırmalar, gençlerin büyük bir kısmının iklim değişikliği nedeniyle kaygı duyduğunu ve bu yüzden gelecek planlarını sorguladığını ortaya koyuyor.

Eko-Anksiyete ile Başa Çıkma Yöntemleri

​Eko-anksiyete tamamen yok edilebilecek bir şey değil. Ancak onu yönetmek ve etkisini azaltmak mümkün. İşte bunun için bazı yöntemler:

• Duygularınızı Kabul Edin

Kaygıyı bastırmaya çalışmak yerine, onu bir farkındalık aracı olarak görmek önemli. Endişe duymak, doğayı ve geleceği önemsediğiniz anlamına gelir.

• Aktivizme Yönelin

​Bireysel olarak yapabileceğiniz şeyler sınırlı olabilir, ancak kolektif hareketler güçlüdür. Çevre ile ilgili bir topluluğa katılmak, eko-anksiyeteyi azaltabilir.

• Dijital Detoks Yapın

​Sürekli kriz haberleri izlemek psikolojik olarak zarar verici olabilir. Haber tüketiminizi dengeleyin.​

• Doğa ile Bağ Kurun

​Küçük bir bahçe oluşturmak, doğada vakit geçirmek veya ekolojik yaşama yönelmek, kendinizi daha güçlü hissetmenizi sağlayabilir.

• Profesyonel Destek Alın
​Eko-anksiyete bir hastalık değil, ancak günlük yaşamınızı ciddi şekilde etkiliyorsa terapi desteği almak faydalı olabilir.

Kaygının Değişimdeki Yeri

​Kaygı, insan psikolojisinde genellikle olumsuz bir duygu olarak değerlendirilse de, aynı zamanda büyük değişimlerin itici gücü olabilir. İnsanlar kaygı hissettiklerinde, mevcut durumlarının sürdürülemez olduğunu fark eder ve çözüm arayışına girerler. Bu durum, bireyleri hem kişisel düzeyde değişime hem de toplumsal dönüşümlere yönlendirebilir.

Örneğin, iklim krizine dair artan kaygı, bireyleri daha sürdürülebilir alışkanlıklar geliştirmeye teşvik edebilir. Aynı şekilde, büyük çaplı toplumsal kaygılar tarih boyunca devrimlere, reformlara ve yenilikçi çözümlere yol açmıştır. Kaygı, bireyin pasif bir izleyici olmaktan çıkıp, aktif bir katılımcı olmasına yardımcı olabilir. Doğru yönetildiğinde, insanları bilinçli kararlar almaya ve geleceği şekillendirmeye yönlendiren güçlü bir motivasyon kaynağıdır.

Eko-Anksiyete Değişimi Tetikleyen Bir Güç Olabilir mi?

​Eko-anksiyete yalnızca olumsuz bir duygu olarak görülmemeli. Kaygı yukarıda da açıkladığımız gibi bazen bireyleri ve toplulukları harekete geçiren güçlü bir motivasyon kaynağı olabilir. Eko-anksiyete de bireylerin ve toplumların sürdürülebilirlik adına daha bilinçli ve aktif hale gelmesini sağlayabilir.

Çevresel kaygı duyan insanlar, genellikle sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarını benimsemeye daha yatkındır. Örneğin, iklim değişikliği nedeniyle endişe duyan biri, karbon ayak izini azaltmaya yönelik adımlar atabilir, bilinçli tüketim alışkanlıkları edinebilir ve toplumsal değişimi teşvik eden kampanyalara katılabilir. Bu tür bireysel eylemler, zamanla toplumsal dönüşümün temel taşları haline gelir.

Eko-anksiyete aynı zamanda politik bilinçlenmeyi artırabilir. İnsanlar, çevresel politikaları önemseyen liderleri ve partileri desteklemeye, iklim dostu yasaların hayata geçirilmesi için baskı yapmaya daha istekli hale gelebilir. Bu sayede bireysel düzeyde başlayan bir kaygı, kolektif bir dönüşüme zemin hazırlayabilir.

Ayrıca, birçok girişimci ve araştırmacı, eko-anksiyeteyi sürdürülebilir inovasyonlar geliştirmek için bir itici güç olarak kullanıyor. Yenilenebilir enerji çözümleri, ekolojik şehir planlamaları ve sürdürülebilir tarım gibi alanlarda yapılan yatırımlar, büyük ölçüde iklim kaygısının yol açtığı farkındalıktan doğuyor.

Kısacası, eko-anksiyete yalnızca bir stres kaynağı olarak değil, değişimi tetikleyen bir güç olarak da görülebilir. Bu kaygıyı yönetmenin en iyi yollarından biri, onu eyleme dönüştürmek ve bireysel ile kolektif çabalarla gezegenin geleceğine katkı sağlamak olabilir.

Umutsuzluk Yerine Eylem

​İklim krizi büyük bir sorun, ancak umutsuzluk bu sorunu çözmez. Yapılacak çok şey var. Bireysel ve toplumsal düzeyde alınacak her önlem, geleceği şekillendirebilir. Eko-anksiyete, bizlere gezegenin içinde bulunduğu durumu hatırlatıyor. Onu bir yük olarak görmek yerine, bir dönüşüm fırsatı olarak değerlendirmek mümkün.

Bu kriz, insanlığın karşılaştığı en büyük sınavlardan biri. Unutmamalıyız ki harekete geçersek, geleceği şekillendirebiliriz.

TÜM BLOG YAZILARI
SENTRUM’la ilgili hiçbir haberi kaçırma!
Sürdürülebilir turizmin geleceğini keşfetmek ve SENTRUM projesi hakkında en güncel bilgilere ulaşmak için bültenimize kaydolabilirsiniz.
E-bültene kaydolun
İçeriklerimizi mail olarak almak isterseniz, bültenimize kaydolun!
  • E-Bülten
  • SENTRUM Hakkında
  • Yeşil ve Sürdürülebilir Turizm Nedir?
  • Yeşil Destinasyonlar
  • Yeşil Fikirler
  • Medya Merkezi
  • Blog | Köşe Yazıları
  • Ödüller
  • Raporlar
  • E-Bülten
  • Küresel Sürdürülebilir Turizm Programı
© 2024, SENTRUM Tüm Hakları Saklıdır.

Web sitemizde aktif bir kullanım deneyimi ve iyileştirme çalışmalarımız için zorunlu, foknsiyonel, analitik ve pazarlama çerezleri kullanmaktayız. Çerezlerin kullanımına ilişkin detaylı bilgi almak için Çerez Politikamızı inceleyebilir, tercihlerinizi değiştirebilir veya tüm çerezleri kabul ederek ilerleyebilirsiniz.

Çerez Tercihlerim

Çerez tercihlerim

Web sitemizde aktif bir kullanım deneyimi ve iyileştirme çalışmalarımız için ziyaretçilerimizin tercihlerinin değerlendirilmesi amacıyla çerez kullanmaktayız. Kullanmakta olduğumuz çerezlerden sitenin çalışması için gerekli olan gerekli ve fonksiyonel çerezler dışında analitik ve pazarlama çerezleri siz etkinleştirmedikçe kullanılmayacak olup, vermiş olduğunuz onayınızı istediğiniz zaman geri alabilme imkanınız bulunmaktadır. İşlenmesine izin verdiklerinizi işaretleyebilir, çerezlere ilişkin daha detaylı bilgi sahibi olmak için metnimizi inceleyebilirsiniz.

Onay Tercihlerini Yönet
Gerekli Çerezler

Web sitemizin fonksiyonel ve güvenli bir şekilde çalışması için kullanılan çerezlerdir. Bu çerezlerin kullanılamıyor olması web sitesinin işleyişini etkilemektedir.

Fonksiyonel Çerezler

Web sitesi içeriklerinin uygun ve güvenilir şekilde kullanımı ile müşteri memnuniyetini arttırmak adına yapılan geliştirmeler için kullanılan çerezlerdir. Bu çerezlerin kullanımı ile yalnızca site içeriklerinin uygunsuz kullanımı engellenmektedir.

Analitik Çerezler

Web sitemizi nasıl kullandığınızla ilgili bilgiler toplayarak sitemizi geliştirmemize yardımcı olması için kullanılan çerezlerdir.

Pazarlama Çerezleri

Müşteri memnuniyeti ile satış ve pazarlama faaliyetlerimizin arttırılması için kullanılan çerezlerdir.